Annelik Duygusu |
Hamilelik dönemi ile başlayan bu mucizevî süreçte her bebeğin özgün hikâyesi daha annenin karnında olduğu ilk günlerde yazılmaya başlanır. Elbette, büyük bir istek ve heyecanla beklenen bir bebek ile istenmeden yaşanmış bir hamileliğin ardından doğan bir bebek hayata gözlerini eşit şartlarda açmaz.
Aynı şekilde mutsuz bir hamilelik dönemi yaşamış bir anneyle mutlu bir hamilelik dönemi yaşamış bir diğer annenin bebeği de hayata aynı psikoloji ile gelmezler.
Anne karnında geçirdiği dokuz ay boyunca bebek yalnızca annenin bedenini paylaşmaz, annenin duygularını annenin düşüncelerini de paylaşır. Bebeğin damak zevkinin belirlenmesinde hamilelik döneminde annenin yediği besinler ne derece etkili ise bebeğin duyguları konusunda da annenin duyguları belirleyici olacaktır. Korkular yaşayan bir anne bebeğine bu korkuları yansıtacaktır, kızgınlıklarıyla baş edemeyen bir anne sinirli bir çocuk doğuracaktır.
Anne nasıl bir duygu durum içerisinde ve nasıl bir ruh halinde ise öyle bir ruha gebe kalacaktır. Bir anne adayının, hamileliğin başlangıcından itibaren bu durumu göz önünde bulundurması gerekir. Elbette hamilelik döneminde anne adayı için hayat devam edecektir, günlük yaşamın getirdiği sıkıntılar stresler korkular endişeler bir anda ortadan kaybolmayacaktır. Ancak anne adayının hamilelik döneminde, düşünce ve duyguları üzerindeki kontrolünün her zamankinden daha fazla olması gerekmektedir.
Dünyaya gelmeyi kendisi tercih etmeyen bebeğin bu özveri ve dikkate hakkı vardır.
Nasıl gebelik boyunca fiziksel kontrollerimizi düzenli olarak yaptırmak durumundaysak aynı şekilde psikolojik olarak da kendimizi devamlı kontrol altında tutmalıyız, eğer bunu kendi başımıza yapamıyor isek mutlaka bir uzmandan bu konuda yardım almalıyız. Unutulmamalıdır ki bir bebeğin psikolojik sağlığı fiziksel sağlığı kadar önemlidir, hatta psikolojik olarak sağlıklı gelişen bir bebek fiziksel hastalıklara karşı da daha dirençli olacak ve daha sağlıklı büyüyecektir.
Artık yeni doğmuş bir bebek için anne sütünün ne derece önemli olduğunu, özellikle ilk altı ay boyunca bebeklerin sadece anne sütü ile beslenmeleri gerektiği hemen hemen herkes tarafından bilinmekte. Anne sütü çok faydalıdır ve bebeğin en önemli ihtiyacıdır. Peki, bebeğin gelişimini sağlayan yalnızca anne sütü müdür?
Öncelikle bir anne daha sonra da bir psikolog olarak bunun cevabının hayır olduğunu düşünüyorum. Bir anne bebeğini emzirirken ona sadece sütünü vermez, sevgisini, sıcaklığını, şefkatini verir. Bebeğini seven ve onu severek, keyif alarak emziren bir anneyle bebeği arasındaki ilişki vazgeçilmez ve eşsiz bir ilişkidir. Bebek bunu hisseder. Bunu hisseden bebeğin özgüveni oluşmaya başlar. Anne yalnızca bebeğin karnını doyurmak için emziriyorsa böyle bir emzirmede sevgi yoktur, sıcaklık, aşk yoktur.
Anne emzirmekten keyif almıyorsa bu büyük bir yüktür, zahmetlidir, annenin canını acıtır.
Bir anne çocuğunu emzirmelidir, severek keyif alarak emzirmelidir, gerçekten emzirmek isteyen, bu konudaki çeşitli kaygılardan kendini uzaklaştırabilmiş bir annenin sütü mutlaka gelir. Doktorlar bile sütüm gelmedi ya da yetmedi gibi mazeretleri kabul etmek istemezler. Bazen anneler kendilerini bu konuda çaresiz gibi hissederler ancak çaresiz değildirler, çare annelerin kendisidir.