Kasım 2014 ~ BilgiBebek <!--Can't find substitution for tag [bilgibebek.blogspot.com.tr.anasayfa]-->

30 Kasım 2014 Pazar

Bebek gelişim süresi içinde mensup olduğu aile tarafından belli bir yaşa kadar bebek bakımına tabii tutulur zaman ilerledikçe ise ailenin çocuğu olmak sınıfına geçer. Bebek aşamasında hiçbir ihtiyacını söylemeyen bebeklerin ihtiyaç bildirmek için ellerinde bulunan tek iletişim yolu ağlamalardır. Anne ve babalar daha bebek sahibi olacaklarını öğrendikleri andan itibaren yaşamlarına yeni düzen gelmektedir. Örneklemek gerekirse bebeğin anne rahminde bile en az zarar görmesini önleyecek tedbirlerle başlayan bu süreç bebek dünyaya gelir gelmez de sona ermez. Örnek olarak annenin sütüne ve bebeğini doyurmak ve geliştirmek için emzirme süresince aldığı ilaçlara bile dikkat etmek zorundadır çünkü anne bebeğini emzirirken vücudundaki her türlü oluşumu bebeğe sütü kanalıyla geçtiğini bilmek zorundadır.

Bebeğin Gelişimi
Bebeğin Gelişimi


 Bebekler gelişirken 3 aylık, 6 aylık, ve 12 aylık periyotlarda çok sıkı kontrol edilmek zorundadır. Bebekler doğum kilolarından 5 ay sonra iki katına, 12 ayda 3 katına, 2 yaşında dört katına çıkar. Bebekler büyüme trendine bakarak boy atmaları şöyle gelişir; örneklersek doğduğunda 50cm olan bir bebek 4 aylıkken 60 cm, 7 aylıkken 65 cm, 12 aylıkken 70 cm, 24 aylıkken 80 cm olurlar bu bebeğin doğum esnasında yapılan boy ölçümü farlı olsa bile eğri olarak gerek kilo gerekse boy olarak bu eğri doğrultusunda gelişirler. Bebekler gelişimleri esnasında ekonomik durum elveriyorsa 30 gün arayla doktor kontrolüne götürülmek suretiyle gelişimleri incelenmelidir. Bebekler gelişim çağında gıda olarak anne sütü kullanırlar, ve bu hem doğallığı hemde bebeğin gelişim için zorunlu olan beslenme şeklidir.

 Bebek temizliği de hastalıkları açısından hem gelişimleri için hemde ileride problem yaşamalarını önleyici bir ve kesin dikkat gerektiren bir konudur. Ayrıca ailenin dikkat etmesi gerekli bir takım tıbbi önlemler mevcuttur.Örnek olarak aşılarının zamanında ve düzenli şekilde yapılması, ateşlerinin sürekli oşarak net şekilde ölçme ve buna benzer bir çok tedbir bebeklerin gelişim süreçlerinde ne kadar kaliteli gelişim süreci geçirirlerse o kadar sağlıklı çocukluk yada gençlik ve kısaca yaşam geçirmelerinin temel taşlarıdır. Bebeklerin ve çocukların ruh sağlığının sağlam temellere oturması çok önemlidir ve bunun için aile içindeki davranış şekilleri bebeklerin gelişiminde ayrıca çok önemlidir. Bebekler diş çıkartma ve tuvalet eğitimleri esnasında kolaylaştırıcı ve zevk alacakları şekilde eğitmek mümkündür.

27 Kasım 2014 Perşembe

Hamilelik ve bebek sahibi olmak, bir kadının hayatında yaşayabileceği en güzel ve en özel durumlardır. Doğan bebeğin güzelliği, anne-babasına verdiği o övünç ve gurur hiçbir şeyle kıyaslanamayacak güzeldir. Bu nedenledir ki birçok kadın, bu özel dönemde vücudunda yaşadığı sıkıntı ve sorunları çok da kafasına takmamaya çalışır. Ama yine de bu dönemde ve de tabii ki sonrasında alınacak birkaç önlem sevincin de gölgelenmemesine yardımcı olur. Bu önlemlerden biri anne için büyük önem taşıyan Kegel egzersizleridir. Kegel egzersizleri (pelvik taban egzersizleri) rahim, vajina, idrar torbası ve rektumu sararak alttan destek yapan kas grubunun kuvvetlendirilmesini sağlayan egzersizlerdir. Kegel egzersizlerini yaparak bu kasları yumuşatmak ve kuvvetlendirmek, gebeliğinizin son aylarında hissedeceğiniz rahatsızlıkları azaltacağı gibi idrar kaçırma ve hemoroit gibi gebelik sırasında başlayıp sonra da devam eden iki sık görülen sorunu da en aza indirgemeye yardımcı olur.

Kegel Egzersizi
Kegel Egzersizi


Leğen kemiği tabanı kaslarını güçlendirmek hem gebelik sırasında hem de sonrasında idrarını tutamama sorunun ortaya çıkma riskini azaltabilir. Ayrıca bu egzersizler sayesinde anne, doğum sırasında daha iyi ıkınabilir ve bu da doğumu kolaylaştırır. Bir diğer yararı da doğum sırasında oluşabilecek yırtıkları en aza indirmesidir. Aynı zamanda doğum öncesi ve sonrasında cinsel ilişkiden alınacak zevki de artırır.

Kegel egzersizleri nasıl yapılır? 

Kegel egzersizlerini doğu yaptığınızdan emin olabilmek için öncellikle vajinanın ve makatın etrafında bulunan leğen kemiği tabanı kaslarınızı tespit etmeniz gerekir. Doğru kasları bulduğunuzdan emin olmak için tuvalete giderken idrar akışını durdurmaya çalışabilirsiniz. Eğer durdurabiliyorsanız, doğru kasları bulmuşsunuz demektir ama bunu alışkanlık haline getirmemeniz gerekir çünkü idrar yaparken ya da idrar torbanız doluyken Kegel egzersizleri yapmak kasları zayıflatabilir de.

Ayrıca idrar torbasının tam olarak boşaltılmamasına yol açar ki bu da idrar yolu enfeksiyonu riskini artırır. Doğru kasları bulmakta zorlanıyorsanız, farklı bir teknik deneyebilirsiniz. Parmağınızı vajinanızın içine sokun ve sıkıştırdığınızda vajinanızın kasıldığını hissedin. Sıkıştırdığınız kaslar sizin leğen kemiği tabanı kaslarınızdır. Leğen kemiği tabanı kaslarınızı tespit ettikten sonra idrar torbanızı boşaltın. Kegel egzersizlerini oturarak, ayakta durarak, yatarak istediğiniz pozisyonda yapabilirsiniz. Sizin için uygun pozisyonu alın ve leğen kemiği tabanı kaslarınızı iyice gerin. Her seferinde beş saniye olmak üzere bunu sık aralıklarla ve art arda dört beş kez yapın. Kaslarınızı her seferinde 10 saniye kasılı vaziyette tutabilecek hale gelene kadar çalışın ve kasılmalar arasında 10 saniye gevşeyin. Gün boyunca 3 dizi 10 Kegel egzersiz, 3 dizi de mini Kegel egzersizi yapın. 10’a ya da 20’ye kadar çabucak sayın ve her sayı söyleyişinizde leğen kemiği tabanı kaslarınızı kasıp bırakın.

Kegel egzersizlerini yaparken karnınızdaki, uyluklarınızdaki ve kalçanızdaki kasları kasmayın. Bu, leğen kemiği tabanı kaslarınızın elastikiyetini daha da bozabilir. Ve nefesinizi tutmayın. Gevşeyin ve vajinanız ve makatınız etrafındaki kasları kasmaya odaklanın. Kegel egzersizlerinden hemen fayda beklemeniz yanlış olur. Bu egzersizlerin yararını görmeniz 4-6 haftayı bulabilir. Egzersizler işe yaramıyorsa ise bir doktora görünmekte fayda vardır.
Doğum sonrası fazla kilolar birçok annenin en büyük derdi haline gelebilir. Doğumdan önce alınan kiloların verilmesi tahmin edildiği kadar kolay olmayabilir. Doğum sonrası vücuttan atılan sıvılar, bebeğin ağırlığı sayesinde vücut yaklaşık 5 kilodan kurtulmuş olur. Oysaki bir çok anne, doğumdan sonra fazla kiloların çabucak verileceğini zanneder. Ama bu kiloları atmak zordur ve bir süre için de bu kilolardan kurtulmak tavsiye edilmez. Çünkü doğumdan sonra annelerin umduklarından daha fazla işleri olabilir. Bu dönemde daha yorgun hissedilebilir ama sağlıklı öğünler ve atıştırmalıklar yemeye dikkat etmek gerekir. Neyin ne kadar yeneceği konusunda bilinçli tercihler yapmak da önemlidir. Anneler, çocuksuz kadınlara nazaran daha fazla tatlandırılmış içecek, kalori ve doymuş yağ tüketirler. İyi beslenme sadece anne sağlığı açısından değil, (eğer emziriyorsanız) bebeğin sağlığı için de önemlidir.

Doğum Sonrası
Doğum Sonrası


Yediklerin önemli ölçüde azaltılması, öğün atlamak ve moda diyetlerden birini yapmak yerine, sağlıklı besinler tüketilmelidir. Akıllı tercihler yapmak, kilo vermeyi kolaylaştırdığı gibi annenin ve bebeğinizin sağlıklı olmasını da sağlar. Bu dönemde dikkat edilebilecek birkaç beslenme ve kilo verme önerisi şöyle; Sebze, meyve ve tam tahıllı besinlere odaklanın. Taze meyve ve sebze ve tam tahıllı ürünler gibi lif bakımından zengin besinler hem anneleri uzun süre tok tutar, hem de besin değerleri yüksektir. Diğer besin değeri yüksek yiyecekler arasında az yağlı süt, peynir ve yoğurt gibi az yağlı süt ürünleri de sayılabilir. Derisi alınmış kümes hayvanları, balıkların çoğu, fasulye, yağsız biftek ve domuz eti, önemli protein kaynaklarıdır. Aklınız çelinmesin. Elinizin altında sağlıklı yiyecekler bulunsun. Abur cubura meraklıysanız, o tür yiyecekleri evinize sokmayın. Bu yiyeceklerde bulunan doymamış yağlar, tatlandırıcılar doğumdan yeni kalkmış annelerin vücutları için diğer kadınlardan daha fazla tehlike arz etmektedir.

Küçük porsiyonlar tüketin. Günde 3 büyük öğün yemek yerine, az az ve sık sık yemek daha doğrudur. Öğünlerin atlanmamasına önem verilmelidir. Sebze ve meyve miktarına sınır koyulmamalıdır ki böylece yaşamsal önemi olan besinlerden yoksun kalmak engellenebilir. Sadece aç olduğunuz zaman yiyin. Sinirli ve kaygılı durumlarda veya sadece yemek vakti geldi diye yemek yemek yanlıştır. Annelerin kendilerini oyalayacak başka şeyler bulması gerekebilir. Bebekle yürüyüşe çıkmak, bir arkadaşı çağırmak ya da sevilen bir dergi ya da kitabı okumak işe yarayabilir. Yorgunluğun açlık kisvesine bürünebileceği unutulmamalıdır.

Yürüyüşe çıkın. Yürüyüş, forma girmenin en iyi yollarından biridir. İstenilen zamanda istenilen yerde yürümek mümkündür. İhtiyaç duyulan tek alet, bir çift rahat ayakkabıdır. Annenin kendi başına, bebeğiyle, eşiyle veya bir arkadaşıyla yürüyüşe çıkması faydalıdır. İşin içine bebeği de katın. Eğer egzersiz yapmak için vakit bulmada zorlanılıyorsa, işin içine bebeği katmak bu sorunu çözebilir. Bebeği pusete veya portbebeye koyup günlük yürüyüşe çıkılabilir. Koşmak tercih ediliyorsa, bebekler için tasarlanan koşucu pusetlerinden alınabilir. Yerde esneme hareketleri yaparken bebek de annenin yanında yer alabilir.
Hamilelik, kadınların hayatında büyük önem taşıyan bir dönemdir ve kadınların bu önemli dönemde doğru seçimler yapması çok önemlidir. Bu dönemde dikkat edilmesi gereken noktalardan biri beslenmedir. Hamileliliğin dönemine, durumuna göre düzenli ve sağlıklı beslenmek, hamilelik döneminde sağlıklı bir sonuç almakta önemli etkenlerden biridir. Gebelik sırasında anneler, hem kendileri hem de bebekleri için yemek yiyor olurlar ama bu durum iki misli yemek yiyeceklerini değil, yediklerine iki misli dikkat edeceklerini göstermektedir.

Gebelikte Beslenme
Gebelikte Beslenme
Hamilelik öncesinden gelen, abur cubur düşkünlüğü, öğünlerde düzensizlik ya da iştah kapalılığı gibi sorunlar varsa, bu sorunların giderilmesi için derhal bir doktora başvurulmalıdır. Sağlıklı beslenme, hamileliliğin ileriki dönemlerinde değil, en başından itibaren dikkat edilmesi gereken bir konudur. Zira bebeğin yaşamsal organlarının çoğu, hamileliğin ilk haftalarında oluşmaya başlar. Bu sebeple kalsiyum, demir, folik asit gibi vitamin ve besinlere ihtiyaç duyulur. Hamilelikte dikkat edilecek birkaç basit beslenme kuralı mevcuttur;

• Çok miktarda meyve, sebze ve tam tahıllı yiyecek tüketmek. 
• Yağsız protein ve düşük yağlı süt ürünleri tüketmek. 
• Yiyecekleri çeşitlendirmek. 
• Günde en az 3 öğün yemek.

 Bu basit kurallara uyarak hem bebeğin hem de annenin sağlıklı beslenmesi sağlanabilir. Gebelik sırasında birçok gıdanın tüketilmesi uygun olsa da, bazılarının yan etkileri sebebiyle sınırlanmasında ya da tüketilmemesinde yarar vardır. Bunlar arasında cıva oranı yüksek deniz ürünleri vardır. Deniz ürünlerinin birçoğu protein ve demir kaynağı olmasına rağmen, bazıları bebeğin gelişen sinir sistemine zarar verecek oranda cıva bulundurur. Bu yiyecekler kılıç balığı, uskumru, kiremit balığı gibi ürünlerdir. Ayrıca karides, somon balığı, mezgit gibi balıkları da çiğ ya da çok az pişmiş olarak tüketmek anne ve bebek için zararlı olacaktır. Sıklıkla meydana gelen gıda zehirlenmeleri de gebelerin dikkat etmeleri gereken bir husustur. Genelde et, tavuk ve yumurta ürünlerinin az veya yanlış pişirilmesi sonucu gelişen gıda zehirlenmeleri, gebelerin daha ağır etkilenebileceği ve hatta bebeği bile zehirleyebileceği için yüksek önem arz etmektedir. Fazla işlem görmüş et ürünleri de hamilelikte komplikasyonlara sebep olabilir.

Bu ürünler genelde sucuk, sosis ve salam gibi ürünlerdir. Bu ürünler, soğuk ortamlarda gelişen listeriyoz adı verilen ciddi bir hastalığa davetiye çıkarabilir. Ayrıca işlem gören bir çok gıda ürünü, hamilelikte fazla şişliğe sebep olacak sodyum da içerir. Bunlara ek olarak pastörize edilmemiş yiyecekler, yeterli derecede yıkanmamış ürünler hamilelerin dikkat etmesi gereken durumlardır. Hamile kadınların tahıllı yiyeceklerden alacakları folik asit, yapraklı yeşil sebzeler, kuru fasulye ve nohut gibi gıdalardan alacakları folat asit, süt ürünlerinden, kahvaltılık tahıllardan ve meyve sularından alacakları kalsiyum, balık ve yumurta gibi gıdalardan alacakları protein ve demir oldukça önemlidir. Gebelik sırasında doğal gıdalar oldukça önemlidir ama bunlara ek olarak takviye ilaçlar almak da sağlıklı bir gebelik için gereklidir. Özellikle kalsiyum, protein, demir içeren gıdaları tüketemeyen anne adayları, bu vitamin ve mineralleri takviye ilaçlar yardımıyla almalıdırlar.

25 Kasım 2014 Salı

Özgün Dil Bozukluğu; işitme kaybı, zeka geriliği, nörolojik, motor ya da sosyal gelişim geriliği gibi belirgin herhangi bir problemin olmadığı bir tür dil bozukluğudur. Bu çocuklarda ilk olarak otizm, zeka geriliği, işitme kaybı gibi problemlerden şüphelenilmektedir. Ancak, Özgün Dil Bozukluğu olan çocuklarda herhangi bir gelişimsel soruna rastlanmamaktadır. Bu bozukluğun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik geçiş gösterdiği düşünülmektedir. Araştırmacılar, bu bozukluğa sahip olan çocukların %50-70’inde aile üyelerinden en az birinde benzer konuşma problemlerinin görüldüğünü ortaya koymuştur.

Özgün dil bozukluğu olan çocuklar, konuşulan dili anlama ve üretmede yaşıtlarından geridirler. Konuşma seslerini üretmede, kendilerini sözel olarak ifade etmede ve başkalarının konuşmalarını anlamada problemleri vardır. Cümle içindeki sözcükleri anlama ve kullanmada güçlük yaşarlar. Bu çocuklar, ne söylendiğini anlıyor gibi gözükürler ancak çoğu zaman konunun ana temasını anlayamaz ya da sorulan soruya uygun olmayan cevaplar verirler. Tek tek kelimelerde konuşmaları anlaşılır olsa dahi kelimeleri bir araya getirerek cümle kurmakta başarısız olurlar. Bazı çocuklarda yalnızca alıcı ya da ifade edici dil becerilerinde problem görülürken, bazı çocuklarda her iki alanda da problem görülebilir.

Çocuklarda Dil Gelişimi
Çocuklarda Dil Gelişimi


Konuşmalarının en tipik özelliği yapım ve çekim eklerinin kullanılmayışıdır. Örneğin, çocuğa, resimdeki tavşanın kulağını gösterip “Bu tavşanın neresi?” diye sorulduğunda, “Tavşanın kulağı” ya da “kulağı” demek yerine sadece “kulak” ya da “tavşan” diyebilir. Zaman kavramını anlamakta ve zaman bildiren kelimeleri kullanmakta zorlanabilirler. Örneğin “Ali’nin ablası gelmiş” cümlesinin yerine “Ali abla geldi”; “Dün Ayşelere gittik” cümlesinin yerine “Bugün Ayşe gitti” diyebilirler. Yer-yön bildiren ekleri kullanmazlar. Örneğin “Kaşıklar çekmecenin içinde” cümlesini “Kaşık çekmece” şeklinde ifade edebilirler. “Benim, senin onların gibi aitlik bildiren kelimelerde karışıklık yaşayabilirler. Babasının saatini göstererek “Bu kimin saati?” diye sorulduğunda “Babamın” demek yerine “Baba” ya da “Baba saat” diyebilirler. Konuşmalarında en sık gözlenen bir diğer problem de kelime bulma güçlükleridir. Bazı çocuklar günlük hayatta sık karşılaştıkları bazı objelerin isimlerini dahi hatırlamayabilirler. Daha önceden üzerinde konuşulmuş olan bir objeyi yeniden gösterdiğinizde “unuttum ya da bilmiyorum” diyebilirler. Kurdukları cümlelerin uzunlukları 3-4 kelimeyi geçmeyebilir. Cümle dizilişi hatalı ya da eksik olabilir. Örneğin; “Dayı geldi ev” gibi. Gramatik yapıdaki yetersizlikler çocukların konuşmalarının daha “bebeksi” ya da “yaşından” geri algılanmasına neden olur. Bazı çocuklarda eşlik eden se


sletim hataları da olabilir. Bazı sesleri üretemeyebilir ya da kelime içinde farklı pozisyonlarda hedef sesin yerine başka bir ses kullanabilirler. Örneğin “balon” kelimesinde /b/ sesini doğru üretebilir ancak, “ayakkabı” yerine “ayakapı” diyebilirler. İşitsel algılama problemleri vardır. Bazı sesleri birbirinden ayırt edemeyebilirler.

Geç konuşma, bu bozukluğun habercisi olabilir!

İki yaşından itibaren çocuklar pek çok farklı biçimlerde ihtiyaçlarını ifade edebilirler. Normal gelişen çocuklar, tüm sesleri doğru olarak çıkartamasalar da kendilerini tam olarak ifade edebilmek ve iletişim kurabilmek için bir çok girişimde bulunurlar. Kimi zaman ebeveynlerini bıktıracak kadar çok soru sorarlar. Soru sormayan ya da isteklerini sözel olarak ifade etmeyen çocuklar, herhangi bir iletişim bozukluğuna sahip olabilirler. Özgün dil bozukluğu olan çocuklar, yaklaşık iki yaşına gelinceye kadar hiçbir kelime söylememiş olabilirler. Üç yaşlarında konuşabilirler ancak, konuşmaları anlaşılır değildir. Ses uyumuna ilişkin kuralları, yeni kelimeleri öğrenmekte ve iletişim kurmakta güçlük çekerler.

Özgün dil bozukluğu ileride çocuğun okul başarısını etkiler mi?

4-5 yaşlarında teşhis edilemeyen özgün dil bozukluğu olan çocuklar, genellikle anaokuluna ya da ilk okul birinci sınıfa başladıklarında problemleri daha belirgin hale gelmektedir. Bu çocukların öğrenme ve okuma-yazma güçlükleri olur. Özellikle erken dönemde tedavi edilmeyen çocukların okul başarısının düşük olduğu belirtilmektedir. Bu çocukların %40-70’i okumayı öğrenmede sorun yaşamaktadır ve birçoğu özel eğitim desteğine ihtiyaç duymaktadır.

Akademik başarının yanı sıra çocuğun sosyal becerileri de olumsuz yönde etkilenmektedir. Özgün dil bozukluğu olan çocuklar konuşmak ve dinlemek için daha fazla zamana ihtiyaç duyarlar. Dilin gramatik yapısını kazanamadıkları için kurdukları cümleler kimi zaman yanlış anlaşılabilir. Bu durum yaşıtlarıyla iletişimlerini güçleştirmektedir. Çünkü çocuklar yetişinler kadar sabırlı ve anlayışlı değildirler. Kendilerini ifade edemedikleri için zaman zaman arkadaşlarına karşı hırçın tavırlar sergileyebilir ya da onlarla oynamaktan kaçınabilirler. Genellikle kendilerini dinleyen yetişkin ya da daha büyük yaştaki çocuklarla oynamayı tercih edebilirler.

Özgün dil bozukluğu olan çocukların teşhis ve terapisi ne zaman ve kim tarafından yapılmalıdır?

Dil ve konuşması yaşıtlarından geri olan tüm çocuklar mümkün olan en kısa sürede bir dil ve konuşma terapisti tarafından değerlendirilerek terapiye alınmalıdırlar. Bazı ebeveynler “Babası da geç konuşmuş” ya da “Ağabeyi de geç konuşmuştu”, “Okula gidince düzelir” gibi düşüncelerle çocuğu kendi haline bırakmaktadırlar. Ancak bu çocuklar, okulöncesi dönemde bir uzman tarafından terapiye alınmadıkları taktirde konuşma sorunlarının düzelmesi çok daha uzun bir zaman almaktadır. Bir çok çocuk kendini ifade etme becerilerinde gelişme gösterse dahi bazı sesletim problemleri düzelmemektedir. En ciddi problemler ise ilkokula başladığı zaman ortaya çıkmaktadır. Çünkü konuşmadaki problemleri yazıya da yansımaktadır. Okumayı yaşıtlarından daha geç sökmektedirler. Bu nedenle ebeveynlerin okula başlamadan evvel bu sorunun giderilmesine yönelik bir uzman yardımına başvurmaları gerekmektedir.

24 Kasım 2014 Pazartesi


bebeklerde uyku
Bebeklerde Uyku Pozisyonu

• Bebeklerin uyku pozisyonu sırtüstü şekilde olmalıdır.

• Bebek yatağındaki şiltenin sert olmasına özen gösterilmelidir.

• Bebeğin yatağında kullanılan çarşaf lastikli olmalıdır. Yastık, koruyucu tarzı eşyalardan uzak durulmalıdır.

• Battaniye bebeğin göğsüne kadar örtülmelidir.

• İlk zamanlarda, bebek anne ve babanın odasında, kendi beşiğinde uyumalı, anne baba yatağında uyumamalıdır.

• Oda sıcaklığı normal olmalıdır. Erişkinlerin normal sıcaklığı bebekler için de uygundur.

• Bebekli evlerde sigara içilmemeli, sigara içilmesine izin verilmemelidir.
Suda doğum yapar mısınız? Suda doğum yapmak son zamanlarda iyice kullanışlı oldu ve artık daha fazla hastanede suda doğum yapılabiliyor. Bununla beraber, suda doğum hala doğumun diğer bir yolu olarak görüldüğünden, güvenli olup olmadığı doktorlar tarafından kesinleşmedi. Yani, suda doğum yapma kararını vermeden önce riskleri ve faydalarını yeterince öğrenmelisiniz.

suda dogum
Suda Doğum


Suda Doğum Nedir?

İsminden de belirtildiği gibi doğumun su içinde yapılmasıdır. Küvette, jakuzide (sıcaklığı azaltılmış şekilde), ya da sıradan bir su havuzunda doğum yapabilirsiniz. Evde, doğum kliniğinde, ya da hastanede doğumu gerçekleştirebilirsiniz.

Sancı ve doğum zamanının her ikisini de suda gerçekleştirebilirsiniz ayrıca doğumu suyun dışında yapabilme imkanınız da vardır.
Bebeğinizin cildi sıcak havadan olumsuz etkilenebilir. İsilik, derideki küçük ter bezi kanalları olan deliklerin tıkanması sonucu meydana gelen deri döküntüleridir.
Bu döküntüler bebeğin aşırı sıcak ortamda bulunması halinde ileri seviyede artabilir.
isilik bebek
Bebek isiliği

İsiliğin dereceleri var!

İsilik çeşitleri vardır. Hafif olan isilik küçük ve kolayca patlayıp ince pullar çıkaran su kabarcıkları şeklinde görülür. Daha ağır durumlarda, kaşıntılı ve su toplayan kırmızı döküntüler meydana gelir.
Bu döküntüler sıcak ortamda karıncalanma veya kaşınma oluşturur.
İsilik döküntüsü birkaç gün sonra kaybolur, fakat tekrarlanabilir. İsilik çoğunlukla yaz mevsiminde yada çok sıcak ortamlarda belirir. Aşırı terlemeye neden olan kalın giydirilme de bu soruna neden olabilir.

23 Kasım 2014 Pazar

Tekirdağ'ın Kapaklı ilçesinde çöp konteynerinde yeni doğan bebek cesedi bulundu. Edinilen bilgiye göre, ilçedeki İsmet Paşa Mahallesi'nde bir esnaf , çöp konteynerinde halıya sarılmış halde bebek cesedinin olduğunu fark etti.

haber


 İhbar üzerine olay yerine gelen polis ve 112 Acil Servis ekipleri, yaptıkları incelemede cesedin yeni doğan bir erkek bebeğe ait olduğunu belirledi. Bebek cesedi, Çerkezköy Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Polisin, olayla ilgili başlattığı soruşturma kapsamında mahalle sakinlerinin ifadelerine başvurduğu öğrenildi.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Gebelik sırasında, ne koşulda olursa olsun kanama olması anormal bir durumdur. her trimester (3 aylık periyodlar) için düşük nedenleri değişebilmektedir. ancak gebelik esnasında 20. haftadan önce herhangi bir zamanda kanama olması düşük tehlikesini (abortus imminens) gösterir. zira 20 haftadan( fetüs ağırlığı 500 gr ve altı) daha küçük gebelik kayıpları “düşük”(abortus); daha büyük gebelik kayıpları “erken doğum”( preterm eylem) olarak nitelendirilir. ilk 3 ayda kendiliğinden düşük (spontan abortus) oranı % 15 ‘dir. ve ilk 3 aydaki gebelik kayıplarının en sık nedeni (%60) genetik nedenlerdir ve genelde hayatla bağdaşmayan bir sorun mevcuttur fetüste… bu yüzden aile çok üzülmemelidir. doğa kendine yakışmayanı doğal seleksiyon dediğimiz yöntemle ekarte etmektedir.

hamilelikte düşük
Hamilelikte Düşük
Ancak 3 aydan daha büyük düşüklerde durum farklıdır. genellikle fetüste bir problem yoktur,bebek tam olarak ve canlı olarak atılır, burada problem ise rahim ağzı yetersizlikleridir(servikal yetmezlik). Düşük (abortus) ayrı. düşük tehlikesi(abortus imminens) ayrı bir konudur. düşük tehlikesi gebelikte kanamanın (miktarına bağlı olmaksızın) olması durumudur. bu hastaların % 50 si bebeklerini kaybederler. yani düşük yaparlar. bunda kanama ile birlikte parçalar da gelir.eğer fetüs tüm komponentleri ile rahimden atılmışsa “tam düşük”(komplet abortus) , içerde parçalar kalmışsa “yarım düşük”(inkomplet abortus) adı verilir. kesin tanı usg ile konulur.

Yarım düşükde, kanamanın artması durumunda rahim boşluğu kürtaj yoluyla temizlenmelidir. istemli düşük yaptırmak amacıyla kullanılan bazı ilaçlar, bu nedenle tavsiye edilmemekte ve çoğunlukla “inkomplet abortus”a yol açtıklarından hem zaten kürtaj gerekmekte hem de kan kaybı ve komplikasyonlar daha fazla olmaktadır. bu amaçla, gebelik sonlandırılması (yasal tahliye) sadece kadın doğum uzmanının denetimi ve bilgisi dahilinde olmalıdır. Gebede mevcut bir kanama durumunda ilk olarak, 12 haftadan küçük gebeliklerde transvajinal usg ile; 12 haftadan büyük gebeliklerde ise transabdominal usg ile fetüsün sağlık durumu (kesenin çapı, düzeni,fetüsün kalb atımının varlığı, retrokoryonik alanda kanamanın varlığı) belirlenmeli aynı zamanda düşük önleyici tedavi başlanmalı ve önerilerde bulunulmalıdır. Bu amaçla rutinde, doğal progesteron içeren preparatlar(progestan tb) ile gebelik, hormon açısından desteklenebilir.

Bu tedavinin amacı, gebeliğin 14. haftasına dek hormon desteğini sağlayan, yumurtanın atıldığı “korpus luteum gravidarum” kistinin yetersizliğini (luteal yetmezlik) kompanse etmek ve eksiği karşılamaktır. 14. haftadan sonra -devam eden gebeliğin- hormon desteği görevini plasenta(bebeğin eşi..) devralmaktadır. Progesteron tedavisinin yanı sıra sık usg takibi, hastanın mutlak yatak istirahati, bol sıvı alımı ve cinsel ilişkiden sakınmak hekimlerin yaptığı, ancak etkileri ve yararları bilimsel olarak henüz netlik kazanmamış önerilerdir. servikal yetersizlik vakalarında ise 3. aydan önce rahim ağzına kese ağzı süturu atılmalıdır(cervical cerclage) sözkonusu önerilere uymak, uymamaktan her zaman daha faydalıdır.

21 Kasım 2014 Cuma

  • Bebek bakımında en fazla sabır ve özveri tuvalet eğitiminde gereklidir. 18 ile 30 ay arasında çoğu bebek tuvalet eğitimini almaya hazır hale geliyor. Genelde bebekler 2 yaş sonunda dışkılarını, 3 yaş sonunda da çişlerini tutmayı öğreniyorlar.
bebeklerde tuvalet eğitimi
Bebeklerde Tuvalet Eğitimi


Bebeklerde Tuvalet Eğitimi Makalesini Okumak İçin Tıklayınız...
Malzemeler

  • 1 adet tavuk budu

  • Nane

  • Soğan

  • Sarımsak

  • Karabiber

  • Pul biber

  • Limon

  • Tuz
bebek çorbası


Hazırlanışı: 

Tavuk budunu su ilave ederek, tencereye koyun.
İçerisine soğanı parçalayarak, sarımsağı ise tüm olarak ekleyin.
Tavuk piştikten sonra etlerini ufalayıp bir kaseye alın.
İçerisine nane , limon ve baharatları ilave edin.
Tavuk suyu hem besleyici hemde soğuk algınlığında oluşan halsizliği önleyici özelliği vardır.
Tavuk suyu çorbasını bebeğinizin rahatsızlığını anladığınız anda yedirirseniz etkisini hızlı bir şekilde gösterecektir.

Not: Bu çorbayı grip ve soğuk algınlığı için büyük küçük herkes tüketebilir.

20 Kasım 2014 Perşembe

bebeklerde boy uzaması
Bebeklerde Boy Uzaması
Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Tutar, ailelerin sağlıklı beslenme konusunda çok daha bilinçli hareket etmeye çalışsalar da kimi zaman istenmeyen hatalar yapabildiklerine dikkat çekiyor, boy uzatan besinleri sıralıyor.

Süt

Süt ve grubu olarak genel bir isim adında toplansa da, sütün diğer süt ürünlerinden – çocuğunuzun boyunun uzamasında – ayrı bir önemi var. Gün boyunca 2 su bardağı süt içilmesi boy uzamasını desteklemesinin yanı sıra çocuğunuzun kemik yapısının da güçlenmesini sağlar. Sütün boy uzamasını daha fazla desteklemesi için gece yatmadan içilmesi gerekmektedir. Çünkü bu saatte içilen süt büyüme hormonunun salgılanmasını sağlayacaktır.

Süt ürünleri


İçerisinde kalsiyum bulunan bu grupta yoğurt, ayran ve peynir yer alır. Özellikle yoğurt, çocuğunuz sebze yemeği tüketirken tabağında mutlaka bulunmalıdır. Peynir tüketmeyen çocuklarda peynir tüketimini sağlamak için peynirli börek veya poğaça hazırlayabilirsiniz.


Brokoli

Bağışıklık sisteminin güçlenmesinde ve vücudun korunmasında başrol oynayan brokoli, çocuğunuzun boyunun uzamasını sağlayan önemli bir sebzedir. Çocuklar tarafından çok sevilmese de belirli sıklıklarla tüketilmesi önerilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, sevilmeyen besinlerin belirli bir düzenle yenmesinin zaman içerisinde alışkanlığı yol açtığını göstermektedir.


Kuru meyveler

Kuru meyveler iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Bu sebeple boy uzamasını sağlar. Ara öğün olarak veya süt ile birlikte tatlı ihtiyacını gidermek için çocuğa yedirilebilir. Kuru meyvelerin tüketim miktarı önemlidir. Çünkü fazla tüketilirse, kilo sorununa neden olabilirler. Gün içerisinde 4-5 kuru kayısı, 2 kuru incir, 1 avuç siyah kuru üzüm seçeneklerinden birinin tercih edilmesi yeterli olacaktır.

Susam

En yüksek kalsiyum içeren besin olması nedeni ile çocukların beslenmesinde önemli olan susam, yağ içeriğinin yüksek olmasından dolayı tehlike arz etmektedir. Çocuklara bazı günler ekmek yerine simit verilebilir.

Soya fasulyesi


Soya fasulyesi kalsiyum içeriği zengin olan besinlerdendir. Genellikle ülkemizde salata olarak yenir. Çocukların boyunun uzamasına katkısı olacak bu besinin ihmal edilmemesi gereklidir.
bebek beslenmesi
Bebeklerde Tuz Yasağı
Ebeveynlerin yaptıkları en önemli hatalardan biri, hiç kuşkusuz çocuklarına tuzlu besinler yedirmek oluyor. Maalesef Türkiye’de çocukların çoğunun, tavsiye edilen günlük miktarın 2 katı kadar tuz tükettiği yapılan araştırmalarla ortaya konmuş. Tuz insan vücudunda sıvı elektrolit dengesi ile sinir iletiminin sağlanmasında ve kasların çalışmasında önemli fonksiyon üstlenen bir mineral. Özellikle iyotlu tuz çocukların zihinsel ve beyin gelişiminin yanı sıra fiziksel büyüme ve gelişiminde oldukça önemli olan trioit hormonun yapımı için gerekiyor. Dolayısıyla yetişkinler gibi çocukların da tuz almaları gerekiyor, ancak sadece minimum miktarda!Acıbadem Fulya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Demet Matben, aksi halde bu kez tablonun tam tersine döndüğüne ve tuzun fayda sağlamak yerine çocukların sağlığını ciddi boyutlarda tehdit ettiğine dikkat çekerek, “Fazla tuz kullanımı böbrek yükünü arttırıyor ve yüksek tansiyona yol açıyor. Bunun sonucunda çocukların kalp damar ile böbrek hastalıklarıyla daha erken yaşta tanışmalarına neden oluyor. Hatta bu sorunlar çocukluk çağında bile gelişebiliyor” diyor.

1 yaşına kadar tuz yasak!

Yapılan araştırmalara göre; ülkemizde ebeveynlerin yüzde 60’ı çocuklarına 1 yaşından önce, yetişkinler için yapılan tuzlu ve salçalı yemeklerden tattırmak gibi son derece hatalı bir davranış içine giriyor.“1 yaşını doldurana kadar bebeğin tuza ihtiyacı yok ve sağlığı için de kesinlikle verilmemesi gerekiyor. Çünkü bu dönem aşırı sodyum, yani tuz tüketimine bağlı ileri yaşlarda gelişebilecek tansiyon hastalığı yönünden belirleyici bir dönem oluyor. Bunun nedeni ise 1 yaşın altındaki çocukların böbrek fonksiyonları tam gelişmediğinden yüksek tuz ve elektrolit yükünü yeterince dengeleyememesi. Bunun sonucunda da böbreğe aşırı yük biniyor. ” diyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Demet Matben 6 aya kadar anne sütündeki, daha sonra da katı gıdalardaki besinlerin içindeki tuz miktarının bebek için yeterli olduğunu belirtiyor.

Yüksek tansiyonla daha erken yaşta tanışıyor

Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen bir çalışmada; doğumdan itibaren 15 yaşına kadar kan basınçları izlenen çocukların,ilk 1 yaşta beslenmelerinde fazla miktarda tuz bulunanların, düşüktuz alanlara göre kan basınçları daha yüksek bulunmuş. Bunun sonucunda da çocuk yetişkin dönemine geldiğinde daha erken yaşta, hatta çocukluk çağında bile yüksek tansiyon hastası olabiliyor. Aşırı tuz tüketimi sonucu gelişen yüksek tansiyon çocukların erişkin yaşlarda kalp krizi ve felç geçirme riskini tetiklemekle kalmayıp, mide kanseri ve kemik erimesine (osteoporoz), neden oluyor, hatta astım belirtilerini de şiddetlendiriyor.

İştahsızsa, çözümü yemeklere tuz eklemekte aramayın

Çocuk yemek yemekte sorun yaşıyorsa ve bu sorunu tuz ekleyerek çözeceğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Dr. Demet Matben, bebeklerin henüz tuz tadını bilmediği için tuzsuz tadı olduğu gibi kabul ettiklerinibelirterek, “Ayrıca damak tadı ilk 2 yılda geliştiği için siz bebeğinize yemeği tuzlu sunarsanız, ileriki yaşlarda tuzu fazla kullanacaktır.” uyarısında bulunuyor. Dikkat! Şekerli besinlerin içinde bile tuz var! Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Demet Matben, tuz tüketimiyle ilgili karşılaşılan en önemli sorunun, tuzun çocukların en sevdiği gıdalarda bulunması olduğunu belirtiyor. 

Örneğin hazır hamburger çocuğun günlük ihtiyacının 2 katından fazla tuz almasına neden oluyor. Aynı zamanda ekmek, pizza, sosis, hazır çorba, cipsler ve çerezler de fazla tuz içeriyor. Hatta kahvaltı gevrekleri, bisküvi, puding ile sıcak çikolata gibi şekerli gıdalar da yüksek miktarda tuz barındırıyor. Bunların yanı sıra Türk aile damak tadı tuza oldukça yatkın olduğu için aile sofrasında pişen yemeklerin tuz içeriği de yüksek ve çocuğun ihtiyacının üzerinde oluyor.
bebek gelişimi
Bebek Gelişimi
Bebeğinizin gelişim süresinde kendi ailesi tarafından belli bir yaşa kadar bebek bakımı yapılır ve zaman ilerledikçe ise o ailenin çocuğu olma grubuna geçer. Bebek aşamasında hiçbir ihtiyacını söylemeyen bebeklerin ihtiyaç bildirmek için sadece kullanabildiği tek iletişim yolu ağlamalardır.

Anne ve babalar daha bebek sahibi olacaklarını öğrendikleri andan itibaren yaşamlarına yeni düzen gelmektedir. Örneklemek gerekirse bebeğin anne rahminde bile en az zarar görmesini önleyecek tedbirlerle başlayan bu süreç bebek dünyaya gelir gelmez de sona ermez. Örnek olarak annenin sütüne ve bebeğini doyurmak ve geliştirmek için emzirme süresince aldığı ilaçlara bile dikkat etmek zorundadır çünkü anne bebeğini emzirirken vücudundaki her türlü oluşumu bebeğe sütü kanalıyla geçtiğini bilmek zorundadır.

Bebekler gelişirken 3 aylık, 6 aylık, ve 12 aylık periyotlarda çok dikkatli bir şekilde kontrol edilmek zorundadır. Bebekler doğum kilolarından 5 ay sonra iki katına, 12 ayda 3 katına, 2 yaşında dört katına çıkar. Bebekler büyüme trendine bakarak boy atmaları şöyle gelişir; örneklersek doğduğunda 50cm olan bir bebek 4 aylıkken 60 cm, 7 aylıkken 65 cm, 12 aylıkken 70 cm, 24 aylıkken 80 cm olurlar bu bebeğin doğum esnasında yapılan boy ölçümü farlı olsa bile eğri olarak gerek kilo gerekse boy olarak bu eğri doğrultusunda gelişirler. Bebekler gelişimleri sırasında ekonomik durum elveriyorsa 30 gün arayla doktor kontrolüne tabii tutmakla gelişimleri incelenmelidir. Bebekler gelişim çağında besin olarak anne sütü ile beslenirler ve bu hem doğallığı hemde bebeğin gelişim için temel olan beslenme şeklidir.

Bebek temizliği de hastalık açısından hem gelişimleri için hemde ileride problem yaşamalarını önleyici bir konudur. Ayrıca ailenin dikkat etmesi gereken bazı tıbbi önlemler vardır.Örneğin aşılarının zamanında ve düzenli zamanlarda yapılması, ateşlerinin sürekli olarak ölçme ve buna benzer bir çok önlem bebeklerin gelişim dönemlerinde ne kadar kaliteli gelişim süreci geçirirlerse o kadar sağlıklı bir yaşam geçirmelerinin temel yapıtaşlarıdır. Aile içindeki davranış şekilleri bebeklerin gelişiminde çok önemlidir. Bebekler diş çıkartma ve tuvalet eğitimleri sırasında kolay ve zevkli halde eğitmesi gereklidir.

Daha fazlası için diğer sayfamıza da bakabilirsiniz. http://www.bebeksayfasi.com/bebek-gelisimi

19 Kasım 2014 Çarşamba


Bebekler daha doğmadan önce ailede farklılıklara sebebiyet veren yeni aile fertlerinden biridir. Bebeğin beklenişine daha az katkıda bulunan baba bebeğe biraz daha yabancıdır. Bu nedenle onu ve evde kurulan yeni düzeni daha güç kabullenir. İlk bebeğin gelişiyle genç babanın, karısının dikkatini toplayan tek odak olmaktan çıktığı kuşku götürmez. Aynı durum daha evvelden aileye katılmış olan abi yada ablaların durumları içinde geçerlidir.


bebekler
Minik Bebek


Evde bulunan abla ve ağabeyler için bu durum 2-5 yaşlarındaki çocuklarda merak, ilgi, kıskançlık, düşkırıklığı, hatta düşmanlık gibi karmaşık duygular ve çelişkiler yaratır. Evde bulunan diğer çocuk yada çocuklar için bu durum dışarı yansımasıyla tepkisel olarak dışarı yansır ve bebek hem merakla hemde kıskançlık gösterileri ile karşılanırlar. Çocuk yada çocuklar yeni bebeğin eve gelişiyle adeta küçülürler davranışları değişir. Mesela o zaman kadar temiz olan erkek çocuk yeniden altını kirletmeye başlar, yada parmak emmeleri yada bebekten sonra onun biberonunu kullanmak tepkileri gösterir, yemeğini tek başına yemekten vaz geçerek yardım istemek durumuna gelir.


Evde bulunan çocukları bebeğe ısındırmak ve kardeş kavramını geliştirmek gibi bir meşgale edilirler. Bu durumda yapılacak en kolay olan yollardan birisi onu konuya bebek bakımına katkı bulunmaya yönlendirmektir. Bu durum anne hayatında da değişiklikler getirir çünkü bebek eve geldiği ilk günden itibaren varlığını hissettirir, bütün alışkanlıkların önüne geçer. Anne yaşamının organizasyonunu yeni bebeğe göre ayarlamak zorundadır. Aynı şey babalar içinde geçerlidir.
Bebekler gelişimlerine anne ve babanın koyduğu kurallar ile hazırlanmaya başlarken aynı zamanda onların hayatlarında yaptıkları değişikliklerin farkında değildirler. Ama beslenme, giydirilmeleri ve sıhhat olarak hassas olmaları ve bütün bu ihtiyaçların karşılanması gerekmektedir. Temizlik görülmesi zevk veren anne ve bebek arasında mutlu bir alış veriş olarak nitelenebilir. Temizlik gereçleri sabundan yıkanılacak yere kadar bebeğe uygun olması gereken bir ortamda yapılması lazımdır.Bebek giysileri ve havlusu özel olmalıdır, hatta burada kullanılacak suyun sıcaklık derecesinin bebek için önemi vardır.
Bebek giysilerinin seçimi de önemlidir. Bebeğin genel hava şartlarına göre üşütmesine engel olmak kaydıyla havalandırılması bebek için önemlidir. Bebeklerde uyku büyümenin en temel motiflerinden biridir. Uygun bir ortamda uyumaları sağlamak görevi anne ve baba tarafından sağlanmalıdır. Bebeğin yatırılması ve yatış şeklinin belirlenmesi de gözden kaçmaması gereken bir ayrıntıdır.Bebek olan evlerde acil sağlık yardımları yada durumları belirleme materyallerinin bulunması zorunludur. Bunlar pamuk. Aşılar ve yaralar için gazlı bez, antibiyotik içerikli merhemler, küçük pansumanları yerinde tutmak için plasterler, damlalık, bir adet tırnak törpüsü ve en önemlisi olan termometre dir.
bebek arabası
Bebek Arabası Seçerken
Piyasada bulabileceğiniz çok çeşitli bebek arabası bulunmaktadır. Örneğin üç tekerlekli bebek arabaları, ikiz bebek arabaları, çift yönlü bebek arabaları, travel sistem bebek arabaları, şemsiye bebek arabası… Bu kadar seçenek arasından bebeğinizin için en iyi bebek arabasını seçmek zor olabilir. fakat dikkat etmeniz gereken bebeğinizin spesifik ihtiyaçlarını dikkate almaktır.



1. Mağazaya gitmeden önce bebeğiniz için bir bebek arabası araştırması yapın. Ne tür bir bebek arabasına ihtiyacınız olacağını tespit edin. Şemsiye bebek arabası saklaması kolay, ince ve kullanımı hafiftir. 3 tekerlekli bebek arabası aktif ebeveynler için dizayn edilmiştir. Travel sistem bebek arabası birçok opsiyonel özelliğe sahiptir ve bebek için araba koltuğu olarak da kullanılır. İkiz bebek arabası adı üstünde birden faza bebek taşıma konusunda dizayn edilmiştir. Yani bebeğinizin ve sizin günlük yaşamdaki durumunuzu göz önünde bulundurarak bebek arabasını seçmelisiniz.


2. Seçtiğiniz bebek arabasının ölçülerinin bebeğinizin ölçüleriyle uyumlu olmasına dikkat edin. Bebeğinizin boyu, kilosu…


3. Bebek arabası alacağınız mağazanın satış görevlisine danışın. Bebek arabasının özeliklerini, aksesuarlarını öğrenin. Bebeğin rahatı için bebek arabasında olması gereken aksesuarları kontrol edin.


4. Seçtiğiniz bebek arabasının sağlamlığından emin olun. Bebek arabasının bölümlerinin birbirine iyi monte edildiğinden emin olun.


5. Bebek arabasının kullanımı kolay ve kolay açılıp kapanabilen bir bebek arabası olmasına dikkat edin. Çok ağır bebek arabalarını tercih etmeyin.


5. Bebeğinizin için seçeceğinin bebek arabasında kullanılan kumaşların kalitesi önemlidir. Bebeğinizi terletmeyecek, cildinizi tahriş etmeyecek bir kumaş olmalıdır.


6. Bebek arabasının güvenlik özelliklerinin iyi olup olmadığını öğrenin. Güvenlik kemerinin sağlam olup olmadığını kontrol edin.


7. Genelde büyük tekerlekli bebek arabaları daha güvenli gider. Hareket kabiliyeti daha iyidir.


8. Bebek arabasının garantisinin olmasını ve herhangi bir arıza veya sorun durumunda servis desteğinin olup olmadığının kontrol edin.


9. Eğer hamileyseniz bebek arabası seçerken dikkatli olun. Bebek arabalarını asla kaldırmayın.

18 Kasım 2014 Salı

Bebeklerin demir eksikliği adlı makalemizde bebeğinizin demir eksikliği nedenlerini bulabilirsiniz.

bebeklerde demir eksikliği
Bebeklerde Demir Eksikliği


Bebeklerdeki demir eksikliği nedenleri makalesini okumak için tıklayınız...

17 Kasım 2014 Pazartesi

Aşırı kusma, ishal ve halsizlikle ortaya çıkan ve sıvı kaybetmeye bağlı olarak Bebek ölümlerine kadar önemli sonuçlara neden olabilen rota virüsüne karşı çocuklara aşı yaptırılması önerildi. Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Metin Kılınç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir anda kusma, ishal ve halsizlikle ortaya çıkan rota virüsünün özellikle şu günlerde birçok çocuğu tehdit, ailelerini de tedirgin ettiğini söyledi. Bu hastalıkta çocuğun sürekli kustuğunu, ortalama yarım saatte bir de dışkılama görüldüğünü dile getiren Kılınç, kusma ve ishal sıklığı nedeniyle ailelerin korku yaşadığını vurguladı. Rota virüsüne karşı ciddi bir ilaç tedavisinin olmadığını aktaran Kılınç, hastalığın ölümcül tehlikesi olmasa bile ishal ve kusma sırasında ciddi sıvı kaybı yaşanabileceğini, bunun da ölümlere varan sorunlara neden olabileceğini ifade etti,

bebeklerde rota virüsü
Bebeklerde Rota Virüsü


Hastalığa yakalanan çocuklar için ailelerin ishal diyeti uygulamasının faydalı olacağına işaret eden Kılınç, "Bu hastalığa yakalananların bol sıvı tüketmesi, kaynamış patates, pirinç lapası, meyve suyu, muhallebi gibi gıdaları sıklıkla alması sağlanmalı. Yaklaşık bir hafta ishal ve kusma sıkıntılarının sürmesine neden olan rota virüsü yüzünden çocukların çok yorgun ve bitkin olduğu da gözleniyor" dedi. "Aşı takvimine dahil edilmesi için bakanlık çalışma yapıyor" Rota virüsüne karşı aşı yaptırmanın önemli olduğuna dikkati çeken Kılınç, şunları kaydetti: "Aşı takviminde yer almayan rota virüsü aşısı, maliyeti ve bilgisizlik nedeniyle ebeveynler tarafından tercih edilmeyebiliyor. Oysaki bu aşıyı sağlık açısından tavsiye ediyoruz.

Bu hastalığa karşı alınacak en önemli tedbir 2, 4 ve 6. aylarda aşı yaptırmak. Özellikle bu yaş aralığında çocuğu olan ailelerin aşı yaptırmasında fayda var. Rota virüsü aşısının takvime dahil edilmesi için bakanlık tarafından da çalışma yapılıyor. Biraz maliyetli olan bu aşının da yakında takvime girmesini bekliyoruz." Türkiye'deki aşı takviminin oldukça kapsamlı olduğunu vurgulayan Kılınç, "Rota virüsü, takvimde olmayan 1-2 aşıdan birisi. Rota virüsü aşısı takvime girdiğinde çok isabetli bir adım atılmış olacak" diye konuştu.
Bazen bebeğinizin ağız çevresinde morluklar oluşur. Bundan dolayı çoğu anneler endişe duymaya başlarlar. Bu makalemizi inceleyerek nedenlerini öğrenebilirsiniz.



bebek sağlığı
Bebeklerin Ağız Çevresinde Morarma


Bebeklerin ağız çevresinde morarma makalesini okumak için tıklayınız...
Hamile olduğumu nasıl anlarım diyorsanız sizin için seçtiğimiz en güzel makaleyi inceleyebilirsiniz.

Hamile miyim? Okumak için tıklayınız...

hamilelik gebelik
Hamilelik

16 Kasım 2014 Pazar

Bir kadının tadabileceği en güzel ve eşsiz duygudur annelik. Bir kadın içgüdüsel olarak anne olmaya uygun olarak yaratılmıştır, yani eğer annelik bir yetenek ise her kadın doğuştan bu özel yeteneğe sahiptir. Bazı kadınlar sahip oldukları bu yeteneği harika bir şekilde kullanırken bazı kadılar ise sahip oldukları bu eşsiz yeteneğin tam olarak farkında bile değildirler.
annelik
Annelik Duygusu

Hamilelik dönemi ile başlayan bu mucizevî süreçte her bebeğin özgün hikâyesi daha annenin karnında olduğu ilk günlerde yazılmaya başlanır. Elbette, büyük bir istek ve heyecanla beklenen bir bebek ile istenmeden yaşanmış bir hamileliğin ardından doğan bir bebek hayata gözlerini eşit şartlarda açmaz.

Aynı şekilde mutsuz bir hamilelik dönemi yaşamış bir anneyle mutlu bir hamilelik dönemi yaşamış bir diğer annenin bebeği de hayata aynı psikoloji ile gelmezler.

Anne karnında geçirdiği dokuz ay boyunca bebek yalnızca annenin bedenini paylaşmaz, annenin duygularını annenin düşüncelerini de paylaşır. Bebeğin damak zevkinin belirlenmesinde hamilelik döneminde annenin yediği besinler ne derece etkili ise bebeğin duyguları konusunda da annenin duyguları belirleyici olacaktır. Korkular yaşayan bir anne bebeğine bu korkuları yansıtacaktır, kızgınlıklarıyla baş edemeyen bir anne sinirli bir çocuk doğuracaktır.

Anne nasıl bir duygu durum içerisinde ve nasıl bir ruh halinde ise öyle bir ruha gebe kalacaktır. Bir anne adayının, hamileliğin başlangıcından itibaren bu durumu göz önünde bulundurması gerekir. Elbette hamilelik döneminde anne adayı için hayat devam edecektir, günlük yaşamın getirdiği sıkıntılar stresler korkular endişeler bir anda ortadan kaybolmayacaktır. Ancak anne adayının hamilelik döneminde, düşünce ve duyguları üzerindeki kontrolünün her zamankinden daha fazla olması gerekmektedir.

Dünyaya gelmeyi kendisi tercih etmeyen bebeğin bu özveri ve dikkate hakkı vardır.

Nasıl gebelik boyunca fiziksel kontrollerimizi düzenli olarak yaptırmak durumundaysak aynı şekilde psikolojik olarak da kendimizi devamlı kontrol altında tutmalıyız, eğer bunu kendi başımıza yapamıyor isek mutlaka bir uzmandan bu konuda yardım almalıyız. Unutulmamalıdır ki bir bebeğin psikolojik sağlığı fiziksel sağlığı kadar önemlidir, hatta psikolojik olarak sağlıklı gelişen bir bebek fiziksel hastalıklara karşı da daha dirençli olacak ve daha sağlıklı büyüyecektir.

Artık yeni doğmuş bir bebek için anne sütünün ne derece önemli olduğunu, özellikle ilk altı ay boyunca bebeklerin sadece anne sütü ile beslenmeleri gerektiği hemen hemen herkes tarafından bilinmekte. Anne sütü çok faydalıdır ve bebeğin en önemli ihtiyacıdır. Peki, bebeğin gelişimini sağlayan yalnızca anne sütü müdür?

Öncelikle bir anne daha sonra da bir psikolog olarak bunun cevabının hayır olduğunu düşünüyorum. Bir anne bebeğini emzirirken ona sadece sütünü vermez, sevgisini, sıcaklığını, şefkatini verir. Bebeğini seven ve onu severek, keyif alarak emziren bir anneyle bebeği arasındaki ilişki vazgeçilmez ve eşsiz bir ilişkidir. Bebek bunu hisseder. Bunu hisseden bebeğin özgüveni oluşmaya başlar. Anne yalnızca bebeğin karnını doyurmak için emziriyorsa böyle bir emzirmede sevgi yoktur, sıcaklık, aşk yoktur.

Anne emzirmekten keyif almıyorsa bu büyük bir yüktür, zahmetlidir, annenin canını acıtır.

Bir anne çocuğunu emzirmelidir, severek keyif alarak emzirmelidir, gerçekten emzirmek isteyen, bu konudaki çeşitli kaygılardan kendini uzaklaştırabilmiş bir annenin sütü mutlaka gelir. Doktorlar bile sütüm gelmedi ya da yetmedi gibi mazeretleri kabul etmek istemezler. Bazen anneler kendilerini bu konuda çaresiz gibi hissederler ancak çaresiz değildirler, çare annelerin kendisidir.
Bebekler çok üşürler bunun için giydirilen kıyafetlerin ne çok ince nede çok kalın olup terlemesine müsaade edilmemelidir. Bebek giysilerin sentetik ürünlerinden imal edilmiş kıyafetlerden uzak tutulması genel olarak pamuklu dokumalar kıyafet olarak seçilmelidir.

bebek ürünleri
Bebek Ürünleri
Bebeklerin banyo, tırnak ve kulak bakımlarına çok dikkat edilmeli mutlaka temiz kalmaları hem vücutsal hem alt temizliği olarak çok iyi yapılmalıdır. Bebekler oyuncakları ile oynamayı severler hareketli ve sesli oyuncaklar bebeklerin çok ilgisini çeker aile bireylerinin bebek oyuncaklarını seçerken bebeklerin sağlıklarına ve oyuncakların fiziksel olarak zarar verici olmalarından kaçınmaları gerekir.

Bebek ürünleri gıda ürünleri, giyinme ürünleri, temizlik ürünleri, oyuncakları olmak üzere ana başlıklar altında toplamak mümkündür. İlk aylarda genelde anne sütü tek gıdası olan bebekler büyümeleri ile birlikte sadece anne sütü ile doymazlar o zaman takviye beslenmeler başlar bu tip beslenmelerde geleneksel gıdalar kullanıldığı gibi süt ve biberon beslenmesine uygun mama takviye edilirler.
Dear Mr Hunt 

We would like the number of diseases screened for during the heel prick test to be raised to bring the UK in line with other countries. I am alarmed to find that only 5 (I believe going up to 9) disorders are currently screened for during the new born screening tests in the UK. The USA legally screen for 31 disorders in all states during new born screening tests (up to 60 in some states), Australia and New Zealand for 28, European countries screen for up to 29, the UK is seriously lagging behind in this field. I would like the government to make a proactive change in new born screening in the NHS so more disorders are screened for in the UK and less families have to go through this heart breaking, powerless ordeal of watching their child suffer or die. Especially when some of these disorders can be easily tackled with medicine or diet changes if caught early enough.
yeni doğan bebek taraması
Newborn Screening


Why is this important?

This is very important for a multitude of potential disorders being tackled in new borns. The issue was brought to my attention through a family having a child born with Krabbe's disease. Krabbe's disease can effect anyone. It is caused by mutations in the GALC gene located on chromosome 14, which causes a deficiency of an enzyme called galactocerebrosidase. In rare cases it may be caused by a lack of active saposin A. In basic terms a first time expectant mother would most likely be completely unaware they carry the gene, if the father of the child also carries the gene there is a 25% chance their baby will be born with Krabbe's disease. The disease is not recognised immediately and can often be mistaken for colic by parents and doctors, once diagnosed (typically between 2 and 6 months in infants) there is nothing that can be done medically to save the infant. The body's nerves degenerate until the child loses the ability to hear, to see, to feel, to swallow and then to breath.

Typically an infant with Krabbe's disease will die before the age of two. This is currently screened for in the USA, but not in the UK. A recent study in the New England Journal of Medicine reports that cord blood transplants have been successful in stopping the disease as long as they are given before overt symptoms appear. Cord blood transplants mean using fluid from the mothers' umbilical cord after birth to aid the baby. So many babies could be given a better chance of life if their parents knew their child had this disease before it's too late. I understand that this can not be screened for in every pregnancy, due to cost and risks to the baby,but could be screened for, along with many other diseases during the new born screening (heel prick) tests.
Ünlü sunucu Ece Erken ile eşi Serkan Uçar, ilk çocuklarını kucaklarına almak için heyecanla bekliyor.Dün akşam düzenlenen bir ödül törenine katılan çiftin mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Dar bir elbise tercih eden Erken'in ise karnının iyice belli olduğu dikkatlerden kaçmadı.

Oğlu olacak

Ece Erken, Instagram hesabında yeni doğmuş bir bebekle çekilmiş fotoğrafının altına, "Bebeğimin cinsiyeti belli oldu, yine dualarınızı esirgemeyeceğinizi bildiğim ve sayenizde bol dualarla inşallah dünyaya gelecek bebeğimizin cinsiyeti erkek… Allah tamamına erdirsin, sağlıklı olsun, isteyen herkese versin" notunu düşmüştü.

ece erken
Ece Erken


İlk hediyesini Demet Akalın aldı

Ece Erken'e ilk hediyesini ise Demet Akalın ve Okan Kurt çifti aldı.Akalın, sosyal medya üzerinden paylaştığı fotoğrafla hediyesini duyururken "Arabanız yolda ben bu rengini aldım istersen değiştirirsin" yorumunda bulundu.

 Ece Erken ise Demet Akalın'a teşekkür ederek, Instagram'dan "Kuzumun ilk hediyesi Demet ablasından" notunu düştü.Ünlü şarkıcının aldığı bebek arabasının fiyatı yaklaşık 4 bin TL olduğu öğrenildi. Ayrıca İngiltere tahtının varisi Prens William ile eşi Kate Middleton da doğan çocukları için bu bebek arabasını almışlardı.
4 aylık hamile olan oyuncu Özgü Namal, bebeği "Nefes" için yuva hazırlıklara başladı.Sevgilisi Serdar Oral ile Bebek’te Boğaz manzaralı şirin bir ev satın alan Namal, bugünlerde evin tadilat işleriyle ilgileniyor.
özgü namal hamile
Özgü Namal Hamile

Namal çifti, yeni yuvaları için tam 3 milyon TL’yi gözden çıkardığı iddia edildi.


Oysa herşey onun içindi, daha mutlu görmek içindi bütün yaptığım şeyler... Zamanı yakalayıp " heyy dur bakalım nereye gidiyorsun! Daha benim bir diğer parçamla geçireceğim dolu dolu zamanım var. Gidemezsin buna izin vermiyorum! " demek için onu hep böyle azarlıyorum. Çünkü kaybedecek vaktim yok benim, her anı dolu dolu kahkahalar atarak geçirmek başkalarına has bir husus mu sadece? Öyleyse küçük çocuğun dediği gibi " bende istiyorum".


Evet bende istiyorum sokak ortasında kahkahalarla gezen bir çift kumru olmayı... Hiç bir farkımız yok herşey buna elveriyor o halde neden biz de elvermiyoruz birbirimize ? Gecikmeden bir an önce elversek iyi olur yoksa aksıyor yaşamım ellerin olmayınca...

15 Kasım 2014 Cumartesi

Ateş genelde mikroplar tarafından oluşan bir enfeksiyon nedeniyle olmakla beraber, vücut bağışıklık sisteminin herhangi bir nedenle tetiklenmesi (non enfeksiyoz) sonucu da ortaya çıkabilir… Bu yüzden, hastanın mutlaka doktor tarafından değerlendirilip, tedavisine başlaması ve doktorun önerdiği süre içerisinde tedaviyi takip etmesi gerekir.

bebeklerde ateş
Bebeklerde Ateş


Ateş enfeksiyon kaynaklıysa antibiyotik tedaviye eklenecektir. Antibiyotikle tedaviye başlandıysa bu tedavi en az 5 gün sürecektir! Antibiyotik tedavisini yarıda bırakmanız, mikrobun ilaca direnç göstermesini sağlar ki, bu da sizin bir daha aynı mikropla karşılaştığınızda tedavinizi zorlaştırır…

14 Kasım 2014 Cuma


Soğuk algınlığı virüslerle meydana gelen bir hastalıktır. Bir hapşırma ya da öksürme bu virüsün direkt olarak bir insandan diğer bir insana geçmesine neden olabiir.


Ayrıca, bu virüs aşağıdaki yola dolaylı olarak da yayılabilir:
 Bu virüse yakalanmış bir yetişkin ya da çocuk, öksürerek, hapşırarak veya burnuna dokunarak bu virüsü ellerine bulaştırır ve daha sonra sağlıklı bir insanın ellerine dokunur. Bu sağlıklı insan, yeni mikrop kapmış elini burnuna dokundurur ve böylece mikrobik ajanın çoğalabileceği ve olgunlaşabileceği burun ve boğaz bölümüne yerleşmesine yol açar. Bu durum soğuk algınlığı belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açar. Bu döngü yeni hastadan diğerlerine bulaşarak kendini tekrar eder.

bebeklerde grip
Bebeklerde Grip


Nasıl korumalısınız?
Eğer bebeğiniz üç aydan daha küçükse, onu soğuk algınlığından korumanın en iyi yolu bu rahatsızlığı taşıyanlardan uzak tutmaktır. Bu, özellikle soğuk algınlığı virüsünün yoğun bir sirkülasyonda olduğu kış aylarındaki en doğru korunma yöntemidir. Yetişkin bir insanda veya büyük bir çocukta hafif geçen soğuk algınlıkları, bebeklerde çok daha ciddi bir şekilde yaşanabilir.


 Eğer bebeğiniz üst solunum yolları enfeksiyonuna yakalanmışsa, onu düzenli olarak doktora götürmenize gerek yoktur. Eğer bebeğiniz üç aylık ya da daha küçük ise, hastalığın ilk belirtisinde hemen dokorunuzu aramanız gerekir. Genç bir bebekte, belirtiler yanıltıcı olabilir ve geç müdahalede bronşit ve zatürre gibi ağır hastalıklara dönüşebilir.

13 Kasım 2014 Perşembe

Eskişehir’de akvaryumun temizlenmesinde kullanılan ilacı içen 2 yaşındaki bebek zehirlendi.

Bilgilere göre, Kumlubel mahallesi Bayraktar sokağında E.B.’ye (26) ait evde bulunan akvaryum dezenfektesi için kullanılan dezenfekte ilacını Ş.B. (2), yanlışlıkla yuttu. Kızının bu ilacı içerek zehirlendiğini gören E.B., kendi imkanlarıyla Ş.B.’yi Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne acilen götürdü. Burada tedaviye alınan bebeğin hayati tehlikesinin bulunmadığı, durumunun iyi olduğu öğrenildi.

bebek zehirlenmesi
Bebek Zehirlenmesi

12 Kasım 2014 Çarşamba

Tüm doktorlar, anne adaylarına stresten uzak dur diyor. Ancak bunu yapmak zannedildiği kadar kolay değil. Kendisi ve çocuğu için endişelenen, doğumdan korkan, bebeğine bakamayacağını düşünerek endişelenen anne adayları huzur arıyor…

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr Bülent Uran “Aslında hamilelik, kadının yaşam tarzını değiştirebilmesi için bir fırsattır. Ancak çok az kadın bunu değerlendirebilir. Örneğin, ilginç bir şekilde bazı kadınlar hamilelik sırasında sigara içmeyi bırakıyor ama bebeğin emzirmesi bittiğinde yeniden sigara içmeye başlıyor. Bunu kalıcı hale getirmiyor. Halbuki hamilelik yeni ve doğru alışkanlıklar kazanmak ve huzur bulmak için iyi bir dönemdir ” dedi.

Hamileye gösterilen ilgi huzur için yeterli mi?

Dr. Bülent Uran İlginin her zaman huzur getirmediğini söylerken, “ Biz doktorlar hamilelik dönemindeki değişikliklerin normal olduğunu söyler, hastayı rahatlatmaya çalışırız, ancak rahatlatıcı bilgiye sahip olmakla gerçekten rahat hissetmek ve huzurlu bir hamilelik geçirmek kesinlikle ve kesinlikle aynı şey değildir.” diyerek hamilelik döneminde kendiliğinden artan kaygıya dikkat çekti: “Hamileliğin yarattığı birçok olumsuz psikolojik faktör vardır. Kadın çalışıyorsa işe gelip gitmek zorlaşmıştır. Doğumdan sonra işinde geri kalma riski vardır. Maddi sorunlar olabilir. Bebeğin ihtiyaçlarını yeteri kadar karşılayamayacağını düşünerek kaygılanır. Doğumdan sonra tekrar işe başlayacaksa bebeğini yalnız bırakacağı için daha hamileliğinde peşin peşin suçluluk hissetmeye başlar. Doğumunda hayati bir tehlike yaşama kaygısı doğum sağlıklı sonuçlanana kadar zaten hiç ortadan kalkmaz. Stres ve huzursuzluk arttıkça fiziksel sorunlar da artmaya başlar. Hamilelikteki stresin hamilelikte gözlemlenen birçok fiziksel sorunun nedeni olduğu bilinmektedir. Erken doğum, gebelik tansiyonu ve gebelik şekerinin ortaya çıkmasında stresin önemli bir katkısı vardır”

Kronik Stres bebekte gelişme geriliğine yol açıyor…

“Stres, bedende birikmiş ve değişik olaylar karşısında titreşen bir enerji hissinden başka bir şey değildir” diyen Dr. Bülent Uran “Sinir sistemindeki bu kayıtlı devreleri ortadan kaldırmadan stresten kurtulmanın mümkün olmadığını bilmemiz gerekiyor. Sürekli stres hali olarak ifade edilen kronik stres hem anne adayı hem de bebek için çok zararlı. Kronik stres halinde salgılanan adrenalin bebeğin kanlanması azaltır. Bu durumda bebekte gelişim geriliği başlar. Bağışıklık sisteminin zayıflaması anneyi hastalıklara açık hale getirir. Hamilelikte zaten bağışıklık sistemi, özellikle hamileliğin ilk aylarında zayıflamıştır. Bu zayıflığa kronik stresin yarattığı bağışıklık azalması da eklenince hem annenin hem de bebeğin sağlığı tehlike altında kalır. Yine hamileliğin ilerleyen aylarında ortaya çıkan gebelik yüksek tansiyonunda da, kronik stres etkilidir” şeklinde konuşarak anne adaylarına rahatlamayı tavsiye etti.
Hamilelikte Huzur
Hamilelikte Huzur


Stresten uzak dur! Peki ama nasıl?

Dr. Uran herkesin anne adayına, stresten uzak durmasını tembihlediğini ancak bunun çok da kolay olmadığını söyledi “Elbette anne adayı da rahatlamak istiyor, ama bunu başaramıyor. İşte bu noktada oto hipnoz ve EFT teknikleriyle harmanlanmış eğitimler devreye gidiyor. Örneğin 6-7 aylık hamile bir hastam vardı. Babası kalp krizi geçirerek aniden vefat etmişti. Hemen akabinde çok şiddetli erken doğum sancıları başladı. İlaçlar sancılarını çok fazla kesmemişti. Bir akşam acilen yanıma gelen bu hastama o anda hipnoz uyguladım. Gevşettim ve ağrılarının geçeceği telkinlerini verdim. Kendisine de basit bir oto hipnoz tekniği öğreterek bunu sık sık yapmasını önerdim. Daha hipnoz seansı sırasında kasılmaları ortadan kalkmıştı”.

Anne karnındaki bebek annenin duygularından etkilenir…

Dr. Bülent Uran, “Anne karnı bebek için sadece fiziksel tehlikeleri içermekle kalmaz. Aynı zamanda annedeki olumsuz duyguların bir enerji dalgası şeklinde bebeğe de akmasına neden olur. Birçok olumsuz ve iyileşmeyen hastalıkta anne karnında alınan olumsuz duyguların rol oynadığı bilinmektedir. Anne karnındayken biriken bu olumsuz duygular doğumdan sonra da beslenmeye devam ederse ilerleyen yıllarda yaşama olumsuz bakan bir şahsın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sadece olumsuz bakan değil kolay hasta olan bir yapıda ortaya çıkmaktadır.” şeklinde konuştu.

Düşünerek stresten kurtulamazsınız...

Bedende birikmiş duygular varken ve bunlar titreşirken sadece düşünerek ve stres yarattığı düşünülen olaylardan uzak durularak stresin bedendeki etkisi yok edilemez. Stresin bu etkisini yok etmek için sabırlı, ciddi ve ne yaptığını bilerek yapılan duygu bazlı çalışmalara gerek vardır diyen Dr. Bülent Uran uyguladıkları programın detaylarını şöyle açıklıyor: “8 bölümden oluşmuş bu programda 3. ayını doldurmuş hamilelerle çalışıyoruz. 4 ay süren çalışmalarla anne adaylarına hamilelik döneminde titreşen her türlü kaygıyla ve olumsuz duyguyla nasıl baş edeceğini anlatıyor, teknikler öğretiyoruz. Programın ağır topları EFT ve oto hipnoz. Hedefimiz sadece hamileliğin anne tarafını değil esas olarak bebek tarafını kapsamaktadır. Bu nedenle de annedeki olumsuz duyguları temizleyerek bebeğin geleceğini kurtarmak amacını taşımaktadır. Anne karnından olumsuz duyguları almamış bir bebeğin ondan sonraki yaşamı ne kadar zorluk dolu olursa olsun ben kolay kolay sırtının yere geleceğine inanmıyorum”

Olumsuz duyguları temizleyin, bebeğinizle aranızdaki bağ güçlensin.

Dr. Bülent Uran “Bilinçaltında birikmiş duygular sizin fiziksel bedeninizle ruhunuz arasına çekilmiş bir duvardır. Bu duvarı ortadan kaldırmadan ruhunuzun temsili olan sevgi enerjisini titreştirmeniz kolay değildir. İçinizde yeniden açığa çıkacak olan sevginin enerjisi bebeğin dokularının gelişmesini olumlu yönde etkileyecektir. Sizin ruhunuzdan bebeğin ruhuna akacak sevgi bebeğinizin bu dünyaya güven içinde doğmasına neden olacaktır. En son çalıştığım hamile bir bayan bu felsefeyi gerçekten çok iyi benimsemiş ve uygulamıştı. Bebeği doğduktan sonra o kadar sakin ve huzurluydu ki, görenler bebekte bir sorun var zannediyorlardı. Ama bebek huzurluydu ve annesinin sevgi enerjisini her an hissettiği için ayrıca ağlayarak bunu teyit etmek istemiyordu” diyerek aile içinde oluşturulacak huzurlu ortamın anne ve bebeği kronik stresten koruyacağına dikkat çekti.
Kadınlara yönelik cinsiyet ayrımcılığı kadınların özellikle sosyal, politik ve ekonomik alanda, erkeklere kıyasla daha az hakkı olması şeklinde tanımlanmaktadır. Kadınlar dünya nüfusunun yarısını oluşturuyor olsa da, hatta zaman zaman yarısından fazlasını oluşturuyor olsa da, ayrımcılık konusunda en çok zarar gören ve sorunlarla karşılaşan grup olmaktan kurtulamamıştır. “Toplumsal cinsiyet, cinsiyete dayalı işbölümü ve biyolojik cinsiyet arasındaki ilişkileri vurgulamak amacıyla, toplumda sadece kadının değil erkeğin de pozisyonunu işaret eden bir kavramdır.

Kadın Cinayetleri
Kadın Cinayetleri
Toplumsal cinsiyet teriminin biyolojik cinsiyetle açıklanamayan toplumsal sınıf, ataerkillik, siyaset ve ilgili toplumdaki üretim biçimleri ile bağlantılı yeni bir anlamı olduğu üzerinde fikir birliği sağlamıştır. Cinsiyet esaslı ayrımcılık, doğrudan ve dolaylı cinsiyet esaslı ayrımcılık olmak üzere iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Buna göre, doğrudan cinsiyet esaslı ayrımcılık, bir kişinin bir kadına, cinsiyetine dayalı olarak, bir erkeğe davrandığı ya da davranacağından daha olumsuz davranması ya da daha az olumlu davranması olarak ifade edilirken, biçimsel olarak eşitlikçi gözüken davranış veya uygulamaların sonradan kadın üzerinde ayrımcı etkiler yaratması dolaylı cinsiyet esaslı ayrımcılık olarak tanımlanmaktadır”.[1]


 1997’de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı İnsani Gelişmişlik Raporu’nda şu sonuca varmıştır: “Hiçbir toplum kadınlarına erkekleri kadar iyi davranmıyor”. Araştırmalara göre, kadınlara uygulanan cinsiyet ayrımcılığı esas olarak 10 alanda ön plana çıkmaktadır. İş Hayatı: Kadınlar onlarca senedir, iş hayatında erkeklerin yanında yer alabilmek için bir uğra vermiş olsa da, araştırmalara göre, kadınlar aynı iş miktarına karşılık, erkeklerin kazandığının yüzde 77’sini kazanıyor. Bunun yanı sıra, daha az terfi ediyorlar ve çocuğu olan kadınlar izin aldıklarında cezalandırıyorlar. Kısıtlı Hareket: Suudi Arabistan bu konudaki en aşırı örneklerden birine sahip. Kadınların halka açık yollarda araba ya da bisiklet kullanması yasak. Ülkenin İslami yasaları, kadınların bir erkeğin izni olmadan evden çıkmamasını, çıkarlarsa da araba kullanmamalarını şart koşuyor. Diğer ülkelerde de kadınların hareket imkânı deniz aşırı ülkelere seyahat edememe, pasaport alamama gibi kurallarla kısıtlanıyor. Şiddete Maruz Kalma: 2008’de, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon her üç kadından birinin “dövüldüğünü, seks zorlandığını veya hayatı boyunca başka şekillerde tavize uğradığını” açıklamıştır.

Tecavüz, eş tacizi, çocuk tacizi veya eş cinayetleri, hem gelişmiş, hem de gelişmemiş ülkelerde hala kadınlara uygulanan başlıca şiddet yöntemlerinden bazıları. Çin ve Hindistan gibi bazı ülkelerde, bir erkek çocuk hala bir kız çocuktan daha değerli sayılıyor. Genetik alanındaki gelişmeler sayesinde, çocuklarının cinsiyetini doğmadan öğrenen ebeveynler de bir kız çocukları olacağını öğrendiklerinde, hamileliğe son vermeyi tercih edebiliyor. Şili ve Lesoto gibi Ülkerlerde, kadınların toprak sahibi olma hakkı yok.

Babaları ya da kocaları öldüğünde, hayatları boyunca çalıştıkları veya yaşadıkları topraklara yasal olarak sahip olamıyorlar. Bu yüzden de, dul kalan kadınlar genellikle evsiz kalıyor. Birçok kadınsa, yaşadıkları yeri kaybetmemek için mutsuz evliliklerini devam ettirmek zorunda kalıyor. Yoksulluğun Feminizasyonu: Toprak sahibi olamama gibi sorunlar, kadınların sadece mutsuz evliliklerini sürdürmelerini zorunlu kılmıyor, aynı zamanda ekonomistlerin “yoksulluğun feminizasyonu” ismini verdikleri bir fenomene de katkıda bulunuyor. BM sık sık kadınların dünyadaki toplam işlerin üçte ikisini yaptığı istatistiğini örnek verir. Bazı ülkelerde, kadınların banka kredi alam hakkı bulunmadığından, işlerini ve ekipmanlarını sırf bu yüzden geliştirememiş ve iş dünyasında erkeklerden geri kalmıştır. Sağlık Hizmetleri: Birçok gelişmekte olan ülkede, kadınların bir hastanede doğum yapması bile bir lüks.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her günün her dakikasında, bir kadın doğum yaparken hayatını kaybediyor. Bir başka örnek de HIV/AIDS hastası olan kadınların sayısındaki artış. Evlenme ve Boşanma Hakkı: Birçok ülkede, evlilik söz konusu olduğunda, aşk tartışma konusu bile olmuyor. Genç kızlar, hatta çocuk yaştaki kızlar, kendilerinden iki, üç misli büyük erkeklerle evlendiriliyorlar. Yine çoğu ülkede, sevgisiz bir evlilikten kurtulmak isteyen bir kadının seçenekleri çok kısıtlı. Bu tür ülkelerde, mahkeme çocukların velayetini doğrudan babaya veriyor. Mısır gibi ülkelerde, kadınların mahkemeye çıkma hakkı bile yok.

Politik Katılım: Birçok araştırmacıya göre, kadınlar politikaya daha fazla katılabilseydi, bu sorunların birçoğu çoktan çözülürdü. Kadınlar dünya nüfusunun yarısını oluşturdukları halde, sadece % 15.6’sı dünyada parlamentoda seçilmiş temsilciler olarak bunuyor. Kadınlar yerel, bölgesel ve milli seviyelerde, devletin hiçbir seviyesinde yoklar. Eğitim: Dünyada okula gitmeyen çocukların birçoğu kız çocuklar. Kadınlar dünyanın okuma yazma bilmeyen yetişkin nüfusunun üçte ikisinden fazlasını oluşturuyor. Okuma şansı elde eden kızların, daha az genç yaşta evlendikleri, daha ufak aileleri olduğu ve doğumda ölüm ve HIV/AIDS gibi durumları daha az yaşadıkları araştırmalarla ortaya çıkarılmış bir gerçektir.
Almanya'da kalp nakli yapılamayınca Türkiye'ye getirilen Muhammet bebekten acı haber geldi.

Almanya'da aylardır kalp nakli için bekleyen ama tüm mücadelelere rağmen nakil listesine giremeyen küçük Muhammet Eren'den acı haber geldi. Hürriyet’ten Mesude Erşan’ın haberine göre doktorlar Türkiye'ye getirilen Muhammet Eren'in beyin ölümünün gerçekleştiğini açıkladı.

Türkiye'de kalp bulunamadığı için oğullarını Almanya'ya götürmek zorunda kalan ailesi organlarını bağışladı.

Kalp nakli olmak için Almanya'ya götürülen, ancak beynindeki hasar nedeniyle ameliyat edilmeyen Muhammet Eren'in beyin ölümü gerçekleşti. Sağlık Bakanlığı'nın uçak ambulansıyla getirilen Muhammet Eren, İstanbul Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Ünitesi'nde değerlendirildi. Yapılan tetkik ve muayenelerde beyin ölümü tespit edildi.

Muhammet Bebek
Muhammet Bebek

Sosyal Paylaşım Sayfaları

sosyal sitesosyal sitesosyal site

Taze Yayınlar

Takipçilerim

Popüler Yazılarımız

Sayfa Görüntüleme Sayısı


Bumerang - Yazarkafe

Bumerang - Yazarkafe

Diğer Yazılarımız

Bloğumuza Birde Burdan Bakın ツ